- Orijinal Adı: 活着
- Yazar: Yu Hua
- Yayınevi: Jaguar Kitap
- Basım Yılı: 2016
- İlk Basım Yılı: 1992
- Sayfa Sayısı: 210
- Çeviren: Bahar Kılıç
Son zamanlarda bana gerçekten modern edebiyat kategorisinde edebi bir eser okudum, dedirten bir kitap oldu “Yaşamak”. Kitabın yazarı Yu Hua, aslında diş hekimi iken yazar olmak istediğine karar vermiş ve bence bu kararı çok isabetli olmuş. Nasıl da akıp giden bir üslubu var! “Yaşamak” gibi trajedilerle yüklü bir kitabı insanın elinden bırakmadan okumasını sağlamayı başarıyor.
Yazarla ilk defa bu kitapla tanıştım, hakkında pek bilgim yok. İnternetten edindiğim bilgilere göre Kültür Devrimi’nden hayli etkilenmiş ve eserlerine de bunu aktarmış. Daha sonra “On Sözcükte Çin” isimli, gözlemlerinden oluşan kitabını okuyacağım, anladığım kadarıyla kitap kurgu dışı olduğundan, orada izlenimlerini daha ayrıntılı anlatmış.
“Yaşamak” ağdalı bir dile, sayfalarca tasvirlere yer vermeyen bir kitap. Yine de bu, etkileyiciliğinden bir şey kaybettirmiyor, hatta kitabı daha da etkileyici kılıyor diyebilirim. Basit cümlelerle, istediği noktalarda vurucu etkiyi verebilmiş yazar. Yalnız insan okurken, bir kişinin başına da bu kadar iş gelir mi, diye düşünmüyor değil, biraz fazla trajedi var. Ama esasında yazarın anlatmaya çalıştığı “yaşamak” da böyle, başına gelen her drama rağmen yaşamaya devam etmek muhtemelen.
Her kitap, her sanat eseri herkesi aynı şekilde etkilemez kuşkusuz. Bu kitabın da sevenleri olduğu gibi abartıldığını da düşünenler olacaktır. Mesela beni özellikle kan alma sayfaları ve en sondaki olay etkiledi, bu kısımların bir ebeveyni etkilemesi ise çok normal. Zaten nihai noktada sanatın özelliği herkesi farklı yerinden yakalamasıdır diye düşünüyorum.
Bu okuma ayrıca, daha önce hiç Çin edebiyatı okumadığımı fark ettirdi bana. Nobel ödüllü Mo Yan’dan bile bir tane bile kitap okumamışım. Önümde yeni bir edebi kapı açılmış oldu bu sayede. Tabii ki böyle güzel eserleri dilimize kazandırdığı için Jaguar Kitap’ı da tebrik etmemek mümkün değil. En büyük tebriği de kitabı Çince aslından çevirerek su gibi bir şekilde dilimize kazandıran çevirmen Bahar Kılıç hak ediyor muhakkak.
Kitaptan…
Fugui kadar unutulmaz biriyle daha sonra hiç tanışmadım. Hayat tecrübeleri hakkında bu kadar net ve onları başkalarına aktarmada bu kadar yetenekli biriyle hiç tanışmadım. Geçmişini tamamıyla görebilen birisiydi. Toy bir delikanlıyken nasıl yürüdüğünden, nasıl büyüdüğüne kadar her şeyi görüyordu. Bu ülkede bu tür insanlarla karşılaşmak pek nadirdir. Sefalet ve zorluklar diğerlerinin hafızasını kötü etkiliyor olabilir. Geçmişle, çoğunlukla bir tür miskinlik halinde yüzleşirler. Ne yapacaklarını bilmeden geçmişi garip bir gülümsemeyle başlarından savarlar. Sanki dedikodu ya da kulaktan dolma şeylermiş gibi, kendi tecrübelerine karşı ilgiden yoksundurlar. Parça parça anlatırlar, bunların da genellikle yaşadıklarıyla bir ilgisi yoktur. Katlandıkları onca şeyi ifade etmek için biri ki cümle yeter. ‘Yaşlanınca köpek gibi yaşamaya başlarlar,’ diye alay ettiklerini duyardım.
Ama Fugui tamamen farklıydı. Geçmişi düşünmekten zevk alıyordu. Hayatı hakkında konuşmaktan hoşlanıyordu.
Sanki bu şekilde hayatını tekrar tekrar yaşayabiliyordu.”
Sıradan bir hayat en iyisi. Onunla savaş, bununla mücadele et derken, sonunda hayatından oluyorsun. Mesela ben: Zor günler geçirdikçe daha işe yaramaz hale geldim; ama uzun bir hayatım oldu.”
Kendi kendime dedim ki: ‘Yaşamaya devam etmek zorundasın!'”
İnsanların unutmaması gereken dört kural vardır: Yanlış söz söyleme, yanlış yatakta uyuma, yanlış eşikten girme, elini yanlış cebe atma.”